KADINA KADILIK YAPANLAR
Tek nefisten yaratılmış Âdem (Erkek) ve ondan da yaratılmış olan eşi (Kadın) birbirlerini tamamlasınlar da huzur bulsunlar istenmiştir.
Birbirlerini TAMAMLASIN dendiğinde ikisinin de EKSİK olduğuna delildir ki her birinin eksiği diğerindedir. İslam insanlığı bir ÇİFT olarak tarif eder ve birbirlerine karşı biçilmiş bir rolle bağlar.
Doğadaki tüm elementler TEK ÇEKİRDEKLİ atomlardan oluşur ancak sosyolojide toplumun en küçük yapı taşı ÇİFT ÇEKİRDEKLİ aile olarak tanımlanır.
Bugün sözde bireysel hukuku adı altında kadın haklarını tarif edenler aslında Aile’nin çekirdeğini parçalıyorlar ki bu çift çekirdeğin arasındaki bağı kopartarak ortaya çıkan enerjiyi sömürü düzeninin katalizör olarak kullanabilsinler.
Aralarındaki bağ kopmuş olan bu çiftler her biri kimyadaki KARARSIZ element gibi tutarsız ve zayıf birer kimlik haline dönüşür ve de her türlü sömürüye açık hale gelir.
Bugün dünyada KADINA HAK veriyoruz diyen tüm toplumlarda kadın üzerinden ekonomik sömürüde zirve yaptırdıklarını görüyoruz, zira ya kadınla UCUZ ÜRETTİRİYOR ya da kadınla PAHALI TÜKETTİRİYORLAR.
Bir yandan kadını ve kadına ait her şeyi ucuzlaştırırken diğer yandan kadınla her şeyi çok pahalı hale getiriyorlar.
Batı toplumları bu sistemi kurarken çiftin her birini önce TEK ve TAM olarak tarif eder, sonra birbirleri ile çatıştırarak kendi sömürü düzenini ikame ederler.
Oysa bizim kültürümüz her hakkın sorumlulukla baki olduğunu, hayatın ve huzurun şartı için diğerine mecbur ve muhtaç olarak söyler. Sorumluluğunu suiistimal etmiş fevri ve istisnai eylemleri gerekçe göstererek, çifti birbirine karşı çatıştırarak yapılan haksızlığı genelleştirmez.
Batının bu kurgu ile dizayn ettiği toplum modelinde BİREY olarak rol biçilen insan, karşı cinsin zaaflarını kendi üstünlüğü olarak görürken kendi zaaflarını inkâr yolunu seçmiştir.
Oysa her cinsin yaratılış gereği hem EKMEL hem NAKIS yanlarının olduğunu hatırlanmalı ve kabullenmelidir.
Ekonomisini AYRIŞTIRICI ve ÇATIŞTIRICI bir zihniyet üzerine kuran batı, sözde EŞİTLİK adına ADALETİ yok ederek ortaya çıkan sorunlardan rant elde eder. Böylece varlığını devam ettirir.
Yaşadığı her sorunun ÇÖZÜMÜNÜ batı kültüründen KOPYALAMAYA alışmış, tembellik ve kompleks içinde bir refleksle hareket eden zihniyet, metni Türkçe olsa bile RUHU BATLI olan 6284 sayılı kanunu sözde kadının sorunlarını çözmek için çıkartmıştı. Ancak sonuçlarını baktığımızda sorunu çözmek bir yana daha da çıkmaza sokmuştur.
Cenab-ı Mevla Nisa süresi 117. Ayetinde tespit ettiği gibi önce kadını ardından kadını kullanarak erkeği sömürmek için, Hakk’ı bırakıp DİŞİYE TAPAN sosyolojik bir yapı kurgulanıyor. Bu da kanun yapıcıların zihinsel bir işgalin altında olduğuna işarettir.
Komşusuna yazılan reçeteyi kendine uygulayan fakat şifa değil derdi daha da artan işgüzar hasta gibi ağır bir bedel ödüyoruz.
Ya kendimizi yeniden kültürel olarak GÜNCELLERİZ ya da batının sosyolojik laboratuvarında bir KOBAY olmaktan kurtulamayız.
Kadına şiddetin fiziki “DARP” olarak sınırlandırılması İNSANA yapılan PSİKOLOJİK şiddeti göz ardı etmesine sebep olmaktadır. Kadına evini YUVA olarak değil de HÜCRE olarak gösteren zihniyet, özgürlüğü oltadaki yem gibi kullanmaktadır.
Son söz: ÖZGÜRLÜK sömürü düzeni için insanlığa söylenmiş en büyük YALANDIR.
Yorumlar