Kaf Dağının Ardında Kaybolan İnsanlık
Faruk Kılınç
İnsanız… Ama bazen bu kelimenin hakkını veremiyoruz.
Kimi zaman bir sözle, kimi zaman bir bakışla kırıyoruz birbirimizi.
Kendimizi öyle yükseklerde görüyoruz ki, sanki dünya bizim etrafımızda dönüyor sanıyoruz.
Oysa her birimiz aynı toprağın misafiriyiz. Aynı nefesi alıyor, aynı gökyüzüne bakıyoruz.
Kibir, insanın en ağır yükü…
Taşıdıkça küçülüyor, küçüldükçe farkında olmadan ruhunu kaybediyor.
Birini küçümsemek, aslında kendini tanımamaktır.
Çünkü insan, başkasını hor gördüğü an, kendi insanlığından eksiltir.
Bugün yargıladığın, belki yarın senden çok daha doğru bir yolda yürür.
Bugün üstünde durduğun kişi, yarın senin elinden tutar.
Hayat, unutanları hatırlatmayı iyi bilir.
O yüzden, kimseyi hafife almayın.
Küçümsemeyin, hakir görmeyin…
Zira bir gün, küçümsediğiniz o insanın duası sizi ayakta tutabilir.
Adaletli olun.
Gerçek ne kadar acı olursa olsun, ondan kaçmayın.
Çünkü adalet, sadece mahkeme salonlarında değil; vicdanlarda da kurulur.
Gerçeği söylemek bazen yalnız bırakır ama yalanla kazanılan kalabalık, sonunda insanı boğar.
Unutmayın…
Bu hayat geçici.
Bugün övündüğünüz mal, mevki, şöhret… Hepsi bir gün başkalarına kalacak.
Geride sadece “nasıl bir insandı?” cümlesi kalacak.
O cümleye herkesin vereceği cevap, aslında sizin gerçek mirasınız olacak.
Kaf Dağının zirvesinde sananlar…
Bilmezler ki, orası yalnızların durağıdır.
Mütevazı olanlar ise, kalplerin tahtında yaşar.
O yüzden, kalbinizi temiz tutun…
Kibrin gölgesine değil, insanlığın ışığına sığının.
Çünkü sonunda hepimiz aynı yere varacağız — ve orada ne unvan kalacak, ne makam…
Sadece “iyi bir insan mıydı?” sorusu yankılanacak.
Yorumlar